ubiquinone veya diğer adıyla KOENZİM Q10 : vücutta üretilen bu önemli kimyasal yaşla azaldığında...
- Murat
- 4 Eki 2020
- 7 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 11 Kas 2020
Ubiquinone olarak da adlandırılan, yağda çözülen vitamin benzeri bu madde daha çok KOENZİM Q10 olarak bilinir. Adından da anlaşılacağı gibi hayvanlarda ve daha çok bakterilerde bulunan koenzim sınıfı bir maddedir. Hücre içerisinde enerji üretimiyle ilişkili bir bileşiktir. Bu özelliği nedeniyle hücrelerimizde enerji üretim organelleri olan mitokondrilerin içinde daha fazla bulunur.

Tüm hücrelerimizde bulunduğu gibi, detaylı incelendiğinde daha fazla enerjiye ihtiyaç duyan organlarımız olan kalp, akciğer, karaciğer ve böbreklerde koenzim Q10 ‘in daha fazla miktarda olduğu görülür.
Koenzim Q10 ‘in diğer bir görevi de bir antioksidan olarak davranıp hücrelerimizi oksidatif hasara karşı korumaktır. Vücudumuzda üretebildiğimiz ve ayrıca dışardan gıdalarımız yoluyla alabildiğimiz bir kimyasaldır.
Bu önemli bileşiğin yaş ilerledikçe vücuttaki üretimi azalmaya başlar. Veya bazı etkenler vücutta daha fazla tüketilmesine neden olur. Örneğin yetersiz veya dengesiz beslenmeden kaynaklanan B6 vitamini eksikliği, vücutta koenzim Q10 üretimi ve kullanımı ile ilgili var olan veya oluşmuş genetik kusurlar, mitokondriyel hastalıklar, bazı rahatsızlıklarda ortaya çıkan ilave koenzim Q10 ihtiyacı ve yaşlanmanın getirdiği oksidatif stres gibi durumlar koenzim Q10 eksikliğine sebep olur. Ayrıca yüksek kolesterolü düşürmek için kullanılan bazı ilaçlardaki statin adı verilen kimyasallar vücuttaki koenzim Q10 üretimini azaltır. Bu sebeple dışarıdan alınması ihtiyacı ortaya çıkabilir.

Koenzim Q10 destekleri ubiquinol ve ubiquinone olarak iki ayrı formda önümüze çıkar. Sağlıklı bir bireyin kanındaki koenzim Q10 ‘in %90’ı ubiquinol olarak bulunur ve bu form diğerine göre vücut tarafından daha kolay emilir.
Bu bileşiğin günlük ihtiyacını belirlemek için yeterli sayıda araştırma henüz yapılmamıştır. Ancak sınırlı sayıda araştırmaya dayanarak genelde önerilen günlük doz 90 ile 200 mg arasıdır. Günlük 500 mg ‘a kadar olan dozlar genelde sorun çıkarmaz. 2002 yılında ABD ‘de yapılan bir araştırmada güvenli üst limit olarak günde 1200 mg değerleri belirtilmektedir. Bu çalışmada günlük 1200 mg dozun 16 ay boyunca verildiği hastalarda belirgin bir yan etki görülmemiştir. Ama siz yine de hekim önerisi olmadan günlük 500 mg değerinin üzerini denemeyin.
Çoğunlukla iyi tolere edilen bir bileşik olan koenzim Q10 ‘nin yüksek dozlarda görülen yan etkileri çoğunlukla bulantı, kusma, iştah kaybı, karın ağrısı gibi sindirim sorunları şeklinde olarak ortaya çıkar. Koenzim Q10 yağda çözülen bir bileşik olduğundan boş mideye alınmasından ziyade yemeklerle birlikte alınması emilimini 3 kat arttırır. Vücut tarafından depolanan bir bileşik olmadığı için tıbbi faydalarını etkin şekilde görmek için düzenli kullanımı gerekebilir.

Koenzim Q10 gıdalardan temin edilebileceği gibi, bir gıda destek ürünü olarak tablet gibi formlarda da temin edilebilir. Daha çok bulunduğu gıdaları sizler için aşağıdaki gibi listeledim. Bunlardan özellikle sakatatlar en fazla koenzim Q10 içeren kaynaktır. İşte listemiz;
özellikle kalp, ciğer ve böbrek gibi sakatatlar
kırmızı ve beyaz etler
somon, ton, uskumru, sardalya gibi yağlı balıklar
ıspanak, karnabahar ve brokoli gibi sebzeler
Portakal ve çilek gibi meyveler
fasulye, mercimek ve nohut gibi bakliyatlar
yerfıstığı ve antep fıstığı gibi çerezler
Koenzim Q10 ile ilgili araştırmalarda hala bir çok noksanlık olsa da,, genel olarak eksikliği, kalp hastalığı, beyin hastalıkları, diyabet ve kanser gibi sağlık sorunlarıyla ilişkilendirilir. Bugüne kadar yapılagelen araştırmalar koenzim Q10 'in faydalarının geniş bir yelpazede olduğunu göstermektedir.
Bu faydaların en öne çıkanlarını aşağıda listeledim;

Kalp yetmezliğinde kalbi destekler: Koroner arter rahatsızlığı veya yüksek tansiyon gibi rahatsızlıkların bir sonucu olarak kalp yetmezliği gelişir. Damarlardaki oksidatif hasar ve inflamasyon sonucu bu rahatsızlığın önü açılır. Kalp yetmezliği oluştuğunda, kalp düzenli olarak kasılıp gevşeyemez ve hatta vücuda yeterli kan pompalayamayacak duruma gelebilir. Bazı kalp yetmezliği tedavilerinin düşük tansiyon ve vücuttaki koenzim Q10 seviyelerini azaltmak gibi yan etkileri bulunur. Bu tedaviler uygulandığında durum daha da kötüleştirebilir. Danimarka ‘da 2014 ‘de yayınlanmış 420 kalp yetmezliği hastası ile 2 sene boyunca yapılmış bir klinik araştırmada, koenzim Q10 alan kişilerde semptomların ve kalp sorunu sebebiyle olan ölüm riskinin azaldığı bulunmuştur. 1993 yılında İtalya ‘da 641 kişi ile bir yıl boyunca yapılan çalışmada koenzim Q10 kullanan kalp yetmezliği hastaları daha az sıkıntıyla karşılaştılar. Bu iyileşme durumunun arkasındaki etkinin, hücrelerin enerji üretiminin yükselerek uygun seviyelere geri dönmesi ve bu yükselen seviyelerin genel olarak iyileşmeye fayda sağlaması olduğu düşünülmektedir.

Cildinizin gençliğini korumasına yardım eder: Cildimiz yaşlanmaya etki eden zararlı etkenlere fazlaca maruz kalır. Bu etkenler cildimize, vücudumuz içinden veya dışından gelebilir. Örneğin, hücre hasarları ve hormonal dengesizlikler gibi iç etkenler ve/veya UV ışınları ve kimyasal maddeler gibi dış etkenler cildimizi etkiliyor olabilir. Bu durumda cilt incelerek daha zayıf hale gelir. Cilt üzerine direkt koenzim Q10 uygulandığında, artan hücresel enerji üretimi ve antioksidan etkiler ile bu dış ve iç etkenlere karşı cildimize koruma sağlar. 1999 yılında Almanya ‘da yapılan bir klinik çalışmada doğrudan cilde koenzim Q10 uygulanmasının, UV ışınlarının neden olduğu hasarı ve hatta mevcut kırışıklıkların derinliğini azalttığı bulundu. 2006 yılında İtalya ‘da yapılmış bir başka araştırmada düşük koenzim Q10 seviyelerinin insanlarda cilt kanseri oluşumuna sebep olabileceği sonucuna ulaşılmıştı.

Baş ağrısını azaltır : Hücre mitokondri işlevlerinin anormalleşmesi, hücrelerin daha fazla kalsiyum almasına, normalden fazla serbest radikal üretmesine ve antioksidan korumanın etkisinin azalmasına neden olur. Bu durum beyin hücrelerinin düşük enerji üretmesine ve hatta migren ataklarının oluşmasına neden olabilir. 2011 yılında ABD ‘de yapılan bir araştırma koenzim Q10 hücrelerde çoğunlukla mitokondrilerde görev aldığından, mitokondrilerin enerji üretimi işlevlerini iyileştirdiğini, ayrıca migren esnasında beyin hücrelerinde oluşan inflamasyonu azaltmaya yardımcı olduğunu göstermiştir. İsviçre’de 2005 yılında 42 kişinin katıldığı bir başka araştırmada, arttırılmış koenzim Q10 alımının migren oluşumu sayısını 3 ‘te 1 ‘e düşürdüğü bulunmuştur. Diğer bir ilginç nokta ise, migren hastalarında koenzim Q10 miktarının genelde düşük olduğudur. ABD ‘de 2007 yılında yapılmış 1550 kişilik geniş katılımlı araştırmada, koenzim Q10 ile tedavi edildikten sonra kişilerin daha az sıklıkta ve daha düşük şiddetli baş ağrısı yaşadığı kayıtlara geçmişti. Bu bulgular bize migreni sadece tedavi etmekle kalmadığını, koenzim Q10 ‘in migreni önleyebildiğini de göstermektedir.

Diyabetli Hastaların tedavi süreçlerine yardımcıdır : Oksidatif Stres hücre hasarına kadar gidebilecek bir durumu tetikleyebilir. Bunun sonucunda diyabet hastalığı gibi metabolik rahatsızlıklar oluşabilir. 2017 ‘de Japonya ‘da yayınlanan bir araştırmanın sonucunda anormal mitokonriyel işlevler insilün direnci ile ilişkilendirilmişti. 2014 yılında Mısır ‘da yapılan bir araştırmada koenzim Q10 ‘in kan şeker seviyelerini ayarladığını, insülin direncini iyileştirdiğini belgelemişlerdi. Mısır ve Finlandiya ‘da yapılan iki ayrı çalışmada ise diyabetik hastalardaki çok düşük koenzim Q10 seviyeleri koenzim Q10 alımı arttırılarak bu bileşiğin kandaki seviyelerini 3 katına kadar yükseltebildiklerini buldular. 2014 yılında yayınlanan İran ‘daki bir araştırmada, tip 2 diyabet hastalarına 12 hafta boyunca verilen koenzim Q10 takviyesi ile açlık kan şekeri ve hemoglobin A1C seviyelerinin çok anlamlı ölçüde düştüğü belirlendi. 2015 yılında Kanada ‘da yapılan bir başka çalışmada koenzim Q10 ‘in, yağların parçalanmasını uyararak ve tip 2 diyabete veya obeziteye yol açabilecek yağ hücrelerinin birikimini azaltarak diyabetten korunmaya yardımcı olabileceğini raporlamışlardı.

Kanserden korunmada yararlanılabilir : Kanser, tam olarak anlaşılmamış, bir çok farklı faktörün etkisi ile oluşabileceği düşünülen bir hastalıktır. Bu faktörlerden en önemlilerinden biri oksidatif stres denilen olgudur. Oksidatif stresin, hücre hasarı ve hücre fonksiyon bozukluklarına sebep olduğu günümüz tıbbı tarafından bilinmektedir. Eğer vücudumuz bu oksidatif stres ile etkili bir şekilde mücadele edemez ise hücre yapılarımız bozulur ve bu durum kanser riskini arttırır. Yapılan bir çok araştırma göstermiştir ki, koenzim Q10 hücre enerji üretimini destekleyerek, hücreleri oksidatif stresten korur ve sağlıklı bir şekilde hayatlarına devam etmelerine sağlar. Bu durum, kanser hastalarında genellikle gözlenen düşük koenzim Q10 seviyeleri ile rahatlıkla ilişkilendirilebilir. ABD ‘de 2007 ve 2011 yıllarında yapılan iki ayrı araştırmada, düşük koenzim Q10 seviyeleri normalden %53.3 daha fazla kanser riski oluşturduğu ve bu düşük koenzim Q10 değerlerin bir çok kanser tipi için kötü bir gösterge olduğunu tespit etmiştir. İtalya ‘da 2007 yılında yapılan bir başka araştırma ise arttırılmış koenzim Q10 alımının kanser nüksetmesi riskini azalttığını göstermiştir.

Beyin Fonksiyonlarını Destekler : Tüm hücrelerimizin olduğu gibi beyin hücrelerinin de enerji üreten organeli mitokondrilerdir. Mitokondrilerin işlevleri yaş ile birlikte azalır. ABD ‘de 1999 da yayınlanan bir araştırmada mitokondri işlevlerinin tamamen bitmesinin hücrenin ölmesine ve bu durumun beyin hücrelerinde olduğunda ise alzheimer ve parkinson gibi beyin sorunlarına yol açmasına neden olabildiğini gözlemlediler. Diğer taraftan beyin fonksiyonları sebebiyle yüksek oksijen ihtiyacı ve yapısında bulundurduğu yüksek yağ asidi içeriği ile oksidatif hasara karşı diğer bir çok organa kıyasla daha hassastır. Bu oksidatif hasarın neden olduğu zararlı bileşikler arttığında mantık yürütme, hafıza ve fiziksel aktivite gibi beyin tarafından yönetilen işlevleri olumsuz etkiler. ABD ‘de 2002 ve 2008 tarihinde yayınlanan iki ayrı araştırmanın sonuçlarına göre koenzim Q10’nin bu zararlı bileşiklerin oluşumunu azaltabildiği ve dolayısıyla alzheimer ve parkinson gibi hastalıkların ilerleyişini yavaşlatabildiğini bulmuşlardı.

Akciğer dokularını korur : İşlevi gereği bir diğer oksijen teması yoğun organımız da akciğerlerimizdir. Bu yoğun oksijen teması haliyle oksidatif hasarın da fazla olabilmesi sonucunu doğurur. 2006 yılında Japonya ‘da yapılmış bir çalışmada araştırmacılar akciğerlerdeki artan oksidatif hasarın ve düşük koenzim Q10 seviyelerinin haliyle azalmış antioksidan korumanın astım ve KOAH gibi akciğer hastalıklarına yatkınlığı arttırdığını raporladılar. 2005 yılında Slovakya ‘da yapılan bir diğer araştırmada astım hastalarında koenzim Q10 desteğinin inflamasyonu (iltihabı) azaltarak kullanılan kortizonlu (kortikosteroidli) ilaçların dozunun azaltılabildiğini göstermiştir. 1993 yılında Japonya ’da KOAH hastalarının fiziksel performansları üzerinde yapılmış bir diğer araştırmada koenzim Q10 ile desteklenen hastaların dokularına daha fazla oksijen ulaşması ve iyileşen kalp hızı ile alakalı olarak fiziksel performanslarının arttığı tespit edilmiştir.

Fiziksel Performansı Arttırır : İtalya ‘da 2007 de yayınlanmış bir araştırmaya göre oksidatif stres kas fonksiyonlarını ve haliyle fiziksel performansı etkiler. Aynı şekilde bozuk mitokondriyel fonksiyonlar kasların enerjisini düşürür, onların efektif şekilde görevlerini yapmalarına mani olur. Egzersiz sonrası oluşan oksidatif stres ve buna karşı antioksidan savunma sistemini inceleyen 2011 tarihli ülkemizde yapılmış bir araştırmaya göre, koenzim Q10 hücresel boyutta antioksidan etki gösterip mitokondriyel işlevleri geliştirerek fiziksel performansı yükseltmektedir. Kanada ‘da 2010 yılında yapılmış koenzim Q10 ‘in fiziksel performansa olan etkilerini inceleyen bir başka araştırmada, 60 gün boyunca günde 1200 mg koenzim Q10 verilmiş bireylerde oksidatif stresin düştüğü gözlenmiştir. 2008 yılında Japonya’da, yine aynı yıl ABD ‘de ve 2010 yılında ülkemizde yapılmış 3 ayrı araştırmanın bulgularına göre koenzim Q10 yorgunluğu azaltarak ve kas gücünü arttırarak fiziksel performansı desteklemektedir.

Doğurganlığa olumlu etkisi vardır: Yaşla birlikte yumurtalıklardaki mevcut yumurta sayısı ve kalitesinin düşmesi ile kadınlardaki doğurganlık gitgide azalır. Koenzim Q10 ‘in bu durum ile doğrudan etkisi olduğu düşünülmektedir. Yani yaş ile birlikte koenzim Q10 azalır ve bu durum yumurtaları oksidatif hasara karşı korumasız bırakmaya başlar. Koenzim Q10 alımının desteklenmesi yumurta kalitesi ve miktarı üzerine arttırıcı etkisi olur ve hatta bu olumsuz durumu tersine bile çevirebilir. Aynı şekilde erkeklerde de sperm oksidatif hasara karşı hassastır. Oksidatif hasar sperm miktarı ve kalitesini azaltarak kısırlığa bile sebep olabilir. Bir çok araştırma koenzim Q10 alımının arttırılmasının antioksidan aktiviteyi arttırarak sperm kalitesi, hareketliliğini ve konsantrasyonunu yükselttiğini bulmuştur.
Umarım, bu bilgiler sağlıklı yaşamınıza bir değer katar ve daha doğru kararlar almanızla ilgili size destek olur.
Sağlıkla Kalın,
Comments